Haber

İhsan Aktaş: Gelişmiş ülke olmak için Batı’nın kölesi olmaya gerek yok

Esra Elönü’nün 24 TV’de hazırlayıp sunduğu sevilen programı Arafta Sorular’ın bu haftaki konuğu kamuoyunun yakından tanıdığı araştırmacı İhsan Aktaş oldu.

Elönü, Aktaş’a sorular sordu.

Aktaş’a siyasi İslamcı olup olmadığı da soruldu.

Yazar Aktaş, siyasal İslamcı olduğunu gizlemediğini dile getirdiğini söyledi.

İslamcılık anlayışının, Osmanlı döneminde devleti yaşatmak ve Müslüman tebaayı birleştirmek için ortaya çıkan fikir olduğunu belirtirken şu ifadeleri kullanmıştır:

“İslamcı olduğumu açıkça belirtiyorum”

Siyasal İslamcı olduğumu açıkça belirtiyorum. Birisi kafasına makus takıyor. Ve üzerine bir mana yükler ve ondan kaçtığınız gün aslında yüklenen mananın bir parçası olursunuz.

Ama dün Müslüman olmak, ibadet etmek, dindar olmak da bu ülkede kötü sayılıyordu. Artık piyasa bu konuda daha esnek. Meselâ bir gün takvâ çok büyük görüldüğü zaman dinden mi çıkacağız? Hem İslamcıların hem de siyasal İslamcılıkla ilgili muhaliflerin rahatsız edici yanları var.

Siyasal İslamcılık Osmanlı Devleti varlık ve yokluk mücadelesi verirken kendisini ayakta tutabilmek için bazı fikirler ortaya atmıştır. Ben İslamcı değil Müslümanım diyenler var. İslamcılık Müslüman olmanıza engel değildir.

Siyasal İslamcılık, Osmanlı Devleti’ni yaşatmak için Müslümanları İslam başlığı altında bir arada tutabiliriz düşüncesiyle Osmanlıcılıktan sonra gelişmiştir.

“Gelişmiş ülke olmak için Batı’nın kölesi olmamıza gerek yok”

Aktaş sözlerini şöyle sürdürdü:

Bunda Mevlana Halidi Bağdadi’nin tasavvuf üzerinde etkisi vardır. İşte Namık Kemal, Ziya Paşa, Sait Halim Paşa veya Tunus Hayrettin Paşa gibi devlet adamlarının fikirleri. Yüzde on, on beş gibi Selefilik etkisi var. Abdülhamid, bu İslamcılık fikrini devlet politikasına dönüştürdü ve hayata geçirdi. Genetik olarak konuşursak, hiçbir fikir kaybolmaz.

Birinci Dünya Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bir bakıma geri kalmış, kapanmış veya gündemden düşmüş olan İslamcılık yetmişli yıllarda Türkiye’deki bütün vakıf ve dernekler din adamlarını bir araya toplayınca rahmetli Erbakan hocamız birdenbire ayağa kalktı. Konya’dan Diyarbakır’a, Halep’e bayrak. Bu fikrin mensupları nerede olurlarsa olsunlar yeniden ayağa kalktılar ve ayağa kalktılar.

Aslında baktığınız zaman bugünkü iktidarın böyle bir niyeti var. Batıcılık, Milliyetçilik, Batıcılık ve İslamcılık birleşmek üzere. Aslında bu üçünün etkisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetiminde her zaman var olmuştur. Bu üç sentez Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşıyor ve bugün baktığınız zaman aslında hem Milliyetçilik hem de İslamcılık.

Üç stilde siyasetin yüz yıllık evrimi üzerine bir konferans pozisyonu var. Türkiye’de milliyetçilik daha muhafazakar hale geldi. Dindarlıkta daha yerelleşti. Dolayısıyla bu sentez bir yönüyle birbirine yaklaştı.

Eskiden devlet meselesiydi. Çünkü İslamcılar çok dışlandı. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük Türkiye vizyonunu genişleten bir perspektife geldiler.

İslamcılık siyasi bir söylemdir ve bunun üzerine kuruludur. Siyasette de devlet yönetiminde de kendi inancımız, kendi tarihimiz, kendi kültürümüz bize yeter. Batı’nın gelişmelerinden elbette istifa edeceğiz ama gelişmiş ülke olmak için Batı’nın kölesi olmamıza gerek yok. Bunu bir cümle ile özetleyebiliriz.

haberbucak.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort